Anlama ve Yorumlama

Türkçe dersi; okuma, dinleme, konuşma, yazma ve anlama olmak üzere beş temel dil becerisi üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Türkçe öğretim hedeflerinden en önemlisi de bu temel dil becerilerini geliştirmektir. Çünkü hedef ana dilinin tüm inceliklerini öğrenen bireyler yetiştirmektir. Yeni nesil sınav sisteminde de soru tarzlarında görülen o ki anlama ve yorumlama becerileri sadece Türkçe dersinin değil bütün derslerin temelini oluşturmaktadır. Ham bilginin geri plana atılarak verilen metnin, paragrafın, cümlenin, sözcük grubunun, sözcüğün anlam özelliklerine inildiği, anlatmak istediği iletinin hatta açıkça anlatmaya çalışmadığı örtülü anlamın sorulduğu görülmektedir. Bu işin güzel ve olması gereken boyutudur. Ancak işin diğer boyutu öğrencilerimizin bu sınav sistemine hazırlanmakta zorluk çekmeleridir. Verilen bir broşürün, afişin, davetiyenin, talimatın, reçetenin, tarifin anlama ve yorumlama basamaklarında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği önemlidir. Klasik öyküleyici metinlerle uzun süre yol almış öğrenciler bu tarz karmaşık görsel metinleri algılamakta, anlamlandırmakta zorlanmaktadır. Öğrenilmiş bilgi ve becerilerin bol pratik ve dolayısıyla konuyla sıkça haşır neşir olmaktan geçtiği düşünüldüğünde küçük yaşlardan itibaren kazanılması gereken okuma-anlama becerisinin nasıl ve ne şekilde yapıldığı da düşündürücü bir rol oynar. Hayatla iç içe, hayatın bizzat içinden çekilmiş metinlerin, soru kökleri olarak karşılarına gelmesinde öğrencilerin bu kadar zorlaması daha önce bu tür metinlerle görsellerle pek tanıştırılmamış olmasından değil midir? Bir elektrik faturasının, bir ilaç prospektüsünün, bir uçak biletinin saatlerinin günlük yaşamda yıllardır yeri vardı ama soru tarzlarındaki yerini yeni aldı. Dolayısıyla artık bir besinin son kullanma tarihinden bir kurumun veya kuruluşun çalışma ve tatil günlerinden dahi öğrencilerin yorum ve anlama becerisini kullanması istenmektedir. Işığın geliş açısını ölçme ve hesaplamaya dayalı bir matematik probleminde bile “Gölgenin en uzun olmadığı zaman” gibi bir tabirle öğrencilerin anlama ve yorumlama becerilerine ihtiyaç duyulmaktadır. O halde demem o ki yapılması gereken en önemli iş artık ders kitaplarımızda günlük hayattaki yaşanmışlıklardan barındırmalıdır. Öğrencilerimiz de çocuklarımız da muhakeme ve yorumlama becerilerini arttıracak bu metinlerle evde ve okulda daha sık karşılaşmalıdır. Biz ebeveynler ve öğretmenler ise yönergeleri okuyup ne yapmaları gerektiğini onlara anlatmaktan vazgeçmeli ve anlama yorumlama faaliyetlerini artık onlara bırakmalıyız.

Anlama ve Yorumlama Hayatla iç içe, hayatın bizzat içinden çekilmiş metinlerin, soru kökleri olarak karşılarına gelmesinde öğrencilerin bu kadar zorlaması daha önce bu tür metinlerle görsellerle pek tanıştırılmamış olmasından değil midir? Bir elektrik faturasının, bir ilaç prospektüsünün, bir uçak biletinin saatlerinin günlük yaşamda yıllardır yeri vardı ama soru tarzlarındaki yerini yeni aldı. “ “

Hilal YÜKSEL Eğitimci – Yazar